28 Ağustos 2015 Cuma

WDSF yani World Dance Sport Federation'ın en prestijli dans yarışması dallarından bir tanesi de  'Gloria World Open' mış. Yarışmacı olmak bayağı zor ve müthiş bir görsel şölen tabiki. Yarışma videoları birbirinden güzel ve ben yinede en heyecan verici olanı bu diye düşündüm.


                                   

PAMUK ELLER YÜZE

Yüz masajı kan dolaşımını hızlandırır ve yüzümüz daha canlı gözükür. Stres ve gerginliği aldığı gibi kırışıklıkların azalmasında da etkili. Burada iki üç uygulamadan hemen sonra karamsarlığa kapılmayın, sonuçları orta vadede alınır ve düzenli aralıklarla yapılması önemlidir. Ayna korkumuz olmasın istiyorsak, yüz masajımızı profesyonel bir güzellik salonunda yaptırıyoruz veya bir yakınımızı, komşumuzu ya da bir arkadaşımızı bu işle görevlendiriyoruz☺. Burası önemli: Ters sonuçlarla karşılaşmamak için, işin püf noktası videodaki gibi doğru tekniği uygulamak. Parmaklarımız o kadar hızlı olamasa da istersek pek tabi yapabiliriz. Solgun gözükmemek için haydi 'pamuk eller yüze' hanımlar. Yüz masaj yağı olarak tüm cilt tipleri için uygun olabilecek en başta tatlı badem yağı, zeytinyağı, havuç yağı kullanılabilir. Yağı avucumuza ilk aldığımızda iki elimizi ovuşturarak ısıtmalıyız ki deri altına daha iyi nüfus etsin. O an yoksa elinizin altında yağsız bir krem de işinizi görebilir. Haftada iki üç kez yapacağımız uygulama sırasında boynu da ihmal etmemek gerek ve hareketler daima aşağıdan yukarıya doğru tek yönlü sıvazlama şeklinde olmalıdır. Tüm olumsuz düşüncelerimizi kafamızdan atalım, tütsümüzü veya kokulu mumlarımızı yakalım, rahatlatıcı bir müzik açalım ve masajjjj başlasın !!













27 Ağustos 2015 Perşembe

İnsan olarak her ne kadar doğadan ayrı bir varlık olmadığımızı bilsek de, aradaki bağın son derece yıprandığı bu çağda, doğa ile insan bütünlüğünü derinden hissederek yeniden keşfetmek....İnsan özünde doğa, doğa özünde insandır. O, bir zamanlar tüm yeryüzünün tümünün kendisinden ibaret olduğunu yani özünü hiçbir zaman unutmaz. O, iyileştirici gücümüz, şifa kaynağımız, her şekilde gereğini yapan ve yapacak olandır. Bazen de böyle muhteşem görselliğiyle, sürpriz yaparak bizlere göz kırpar. Tepkiyi hafif buldum, ben olsam yeri göğü inletirdim..


ADIM ADIM YOL ALAN GÜZEL İNSANLAR TOPLULUĞU (Bu Yazı İlkokul Öğretmenim Müyesser Kayacan Hanımefendi İçin)

  Türkiye'nin en büyük amatör koşu ve yürüyüş gruplarından ve ilk 'yardımseverlik koşu grubu' dur 'ADIM ADIM'. Bir tür sivil insiyatif. Benzerlerinin aksine bağış toplanmasına sadece aracılık yapar ve birçok sivil toplum kuruluşu ile çalışır. TEGV (Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı), TOFD (Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği), TOG (Toplum Gönüllüleri Vakfı), Buğday Ekolojik Yaşam Derneği, AKUT (Arama Kurtarma Derneği), TEMA, KORUNCUK, AÇEV  çalıştığı kuruluşlar. Kurucusu Yardımcı Doçent Itır Erhart. Fikir 2004 yılında Amerika'da bulunduğu sırada doğuyor. Koşan bir kadın görüyor ve tişörtün üzerinde şu yazıyor: 'Think Running a Marathon is tough? Try Chemotherapy'. Gerisini videoda bayağı komik anekdotlarla anlatıyor bu dünya tatlısı kadın. İlk maratonununda, birinci gelen 2 saatte bitirirken kendisinin nasıl 6 saatte tamamladığı, ilk tişörtlerini sponsor bulamadıkları için kendi imkanlarıyla hazırladıkları vb. Gururla söyleyebilirim ki, oğlumun da koşucu olarak içinde yer aldığı, 'Kollektif Yardım Kültürü' nün doğmasında Türkiye'de bu anlamda ilk adımı atan organizasyonun kurucusu Itır Erhart birçok ulusal ve uluslararası alanda ödüllerin de sahibi. 2004 'de ilk koşusunda sadece 1500 $ kaynak yaratabilen bu fikrin, son bağış miktarı 8 milyon lirayı aşmış durumda. Mottosu 'iyilik peşinde koş' olan bu melek insanlar topluluğuna teşekkürlerimizi sunarken, belki bizler de geç kalmamışızdır diyorum. İnsan ruhunun manevi ve vicdani olarak varabileceği bu güzel nokta için.
BİZ HALA NEYİ KONUŞUYORUZ ?
* İsviçreliler, beyin dalgaları sayesinde genetik olarak modifiye edilmiş hücreleri etkileyerek belirli bir protein ürettirebilecek implant geliştirdiler.
Bu sayede, mesela kronik baş ağrısı veya epilepsi yüzünden beyinden gelen dalgalar algılanarak vücudun ihtiyacı olan protein üretilecek ve kişi iyileştirilecek.
* Ukraynalılar yeni bir lazer tahrik sistemi icat ettiler. Bu sayede uzay mekiklerinin yakıt tüketimi azalacak ve süpersonik hızlara çıkılabilecek.
* ABD'liler güneş ve rüzgardan elde edilen fazla enerjiyi depolayacak sıvıdan bir pil prototipi geliştirdi.
Güneş olmadığında, rüzgar esmediğinde bu pilde depolanan enerji verilerek daha verimli enerji transferi sağlanabilecek.
* 8 bin kilometre mesafede beyinden beyine iletişim kuruldu. Hindistan'daki birinin beynine bilgisayar ara yüzü yerleştirildi ve Fransa'daki birine düşünce gücüyle kelimeler yollandı.
Bu sayede sadece konuşmalar değil duygular aktarılabilecek.
* Viyana'da yeni bir görüntüleme metodu geliştirildi. Dünyada ilk kez görüntülenen nesneye ışık göndermeden görüntü elde edilebildi. Bu sayede tıbbi ve biyolojik görüntülemede yeni adımlar atılacak.
* İngiltere'de gerçek yapraklar gibi oksijen üretebilen ipekten bir yaprak geliştirildi.
Bu sayede pek çok endüstri kolunun daha çevreci bir geleceğe kucak açması bekleniyor.
* Kore'de vücuttaki kaslardan elektrik üreterek vücutta uzun süreli kalabilecek bir implant geliştirildi.
Bu cihaz elektrik enerjisi üreterek nano jeneratörler sayesinde ufak kas hareketlerini bile enerjiye çevirebiliyor.
Bu sayede kalp pili değiştirme ameliyatları azaltılabilir.
* Meksika'da sadece mikrotürbinlere ihtiyacı olan, yağmur suyunu toplayarak elektrik üretebilen bir sistem geliştirildi.
Bu sayede elektrik ve temiz suyun ulaşmasının zor olduğu yerlere elektrik ve su ucuza taşınabilir.

O zaman biz akşama kadar aynı şeyi neden ya da neyi konuşuyoruz ?


Teoman - Atiye Düetinde bariz olduğu gibi, rockcılara mahsus 'ÇATALLI, YIRTIK'  sesin en iyi örneklerindendir Teoman. Ses tellerinde aşırı titreşim ve çok yüklenmeyle olagelen bu teknik bağırma nasıl çıkarmış? Diyaframdan getirdiğin sesi gırtlağında sürterek yani üzerinde çok çalışarak..



Tempo, tempo, bu işler başka türlü bitmez!!!






Bunun ritmi daha iyiymiş, bu olsun☺☺



Yaralı bir takvimle büyüyor üç tarafı hüzünlerle çevrili yurdun
Genç ölümlerle değişiyor mevsimler,
Ve hep aynı toprağa aynı ağıtı söylüyor Anadolu'daki tüm diller...
Ey benim bin yıllık kardesim, unutma;
Benimki kanar, senin parmagına çöp batsa...(SÖZ VE YORUM: Yılmaz Erdoğan )




Sizi alıp götürüyor ve koca gövdeli bir ağacın dibine bırakıyor; işte öyle bir şarkı. Aralardaki ses oyunlarıyla beraber, Sia' nın isli, tütsülü, dramatik sesinden hüzünlü bu parçayı ne zaman duysam ilk önce bir " ben bu şarkıyı daha önce duymuştum" diyorum. Sanki hafızama hükmediyor şarkı, öyle büyülü. En güzel kısmı, yaprakların kahverengi, havanın da gri olduğunu söylediği nakaratı.



   Doğu'ya gittikçe koyulaşan, daha iç sızlatan şeydir türküler. Ege'de kahramanlıkları anlatan, İç Anadolu'da özlemleri, kavuşamayışı, Karadeniz'de aşkı, sadece bir rüzgara bile sevdalanmayı, Doğu Anadolu'da ise her zaman payına düştüğü üzere acıyı. Yüzyılların dert ortaklığı aparatı... Güneş ve toprağın müziği.



Her notası aktif, heyecanlı, yüksek tempolu, kliptede dinamizm hiç bitmiyor. Bas vuruşlarıyla dikkat çeken, gelmiş geçmiş en sofistike parti şarkısı. Hayatın tam da kendisi gibi, birşey kaçırınca bütünlük, ahenk bozulabiliyor. 'Kendi felsefenizde hayatın ritmini yakalayın' derim.




ONLAR BİZİM ÇOCUKLAR


O büyük depremde annesi öldüğünde Gölcük'te felaket bölgesindeydi ve cenazeye gitmedi. Büyük Marmara depreminde bir avuç kadardılar. Onlar yetkililerden bile çok büyük birşey yaptılar. Herkes gibi, bizler gibi  dövünmediler kuru kuru, ellerini değil hayatlarını taşın altına soktular, 187 canı kurtardılar. Bugün binlerce kişi oldular. Bir bilinç getirdiler topluma; sakin, bilgili ve mütevazi kimlikleriyle. Nasuh Mahruki'nin 'Kendi Everestinize Tırmanın', 'Vatan Lafla Değil Eylemle Kurtulur' yazdığı kitaplarından sadece ikisi. Bu iki cümle bile bayağı düşündürücü. Teslim olmayan bir kişilik o. Bir kişinin bile bir ülkede çok şeyi değiştirebileceğinin kanıtı oldu. Tanıtım videosu, Tuncel Kurtiz' in seslendirmesiyle çok etkili.
     Onlar hep hazır, hep cesur
     Yüreğiyle gönüllü, bilinciyle farkında
     Yiğit güzel çocuklar.
     Doktoru, mühendisi, işçisi, öğrencisi, öğretmeni
     Vatanı lafla değil eylemle seveni
     Tek yürek, bin emek, bir gövde yarattılar
     Onlar bizim çocuklar...



BİZ BU TUZAĞA DÜŞMEYİZ


Dün kızlar toplandık, masada Akp, Mhp, Chp, Hdp' ye oy vermiş her biri mevcuttu tesadüfen. Dörtlü koalisyonu kurmuştuk☺. Bizi bir araya getiren arkadaşlığımızdı elbette. Birbirimize acı duygular beslemeden, anlayışlı bir tartışma arzusu, karşılıklı görüşlerimizi anlama yeteneğinde olmaktı hoşgörü. Kabul ediyorum bu bazen yorucu ve çok emek isteyen bir duygu. Aynı sularda yıkanıp, aynı yollarda yürürken, çok az bulunup, çok kolayca tüketilebilen bu hoşgörüyü altın kafese koyalım ve ona iyi bakalım. Farklılıkların çok vurguladığı bu dönemlerde hoşgörü, hakikatı araştırmayı ona sahip olmaktan üstün tutar. Tartışın hemde en derininden ve kayıtsız kalmayın ilkelerinize fakat taassuba ve fanatizme bağlanmadan.

2 Ağustos 2015 Pazar

20. YÜZYILIN EN KÜLT KADIN ŞAİRİ

         
                                         

       Film, 20.yy' ın en önemli, en bunalım  kadın şairlerinden Sylvia Plath' ı anlatır. Tamam eski, 2003 yapımı. Bu tavsiyelerde gündemi yakalamak gibi bir derdim yok. Ben bende derin iz bırakanların peşindeyim. 1956 İngiltere' sinde babasını kaybetmiş Sylvie Plath, Cambridge' de idealist bir şair olma yolunda okuyup edebiyatla hayata tutunmaya çalışırken, kendisi gibi önemli bir şair olan Ted Hughes ile tanışır. Film, iki sanatçının evliliğinin zorluğu, sanat çevrelerinin ikiyüzlülüğü ve medyanın bu çevrelere bakışı gibi yan okumalarıda içerir. Benim en çok içimi buran şeyse, Sylvie Plath' in kendisinin yaptığı gibi, eşini kendisine adanmış olarak göremediğinde zorda kalışı ve sıkışmış çaresizliği. Gwyneth Paltrow o kadar iyi oynamış ki filmde, Daniel Craig' i gölgede bırakmış. Mutlaka izlenmesi gerekenlerden. Onun bir sözüyle bitirelim paragrafı :

          Ölmek, herşey gibi bir sanattır.
          Bu konuda yoktur üstüme
          Öyle ustaca yaparım ki cehennem gibi gelir.
          Öyle ustaca yaparım ki gerçekmiş gibi gelir.
          Bir talebim olduğunu bile söyleyebilirsiniz.
          Öyle kolayki bir hücrede bile yapabilirsiniz.
          Öyle kolayki yaparsınız ve kımıldamazsınız.

BENİM ONLARLA GÖNÜL BAĞIM VAR



      Ta çocuk yaştan beri giysilere düşkünlüğüm vardır.Bunun nedeninin cevabını bir türlüde bulamadım. Tesellim, işin içinde biraz estetik kaygı, birazda kendine ve çevrene saygı meselesi olması. Çok uç trendlere prim vermezseniz benim gibi, klasiğe yakın bir tercih noktasında, giysilerinizin modası geçmez aynı zamanda.
      Yıllarca moda, kadın, dekorasyon dergileri abonelikleri, Fashion Tv kanallarının sadık bir izleyicisi olmanın tetiklediği bir merak. Bu merakda, Nişantaşı Kız Olgunlaşma Enstitüsü mezunu bir kayınvalide faktörü de var tabi. Dile kolay, arap prenseslerine kıyafetler dikmiş zamanında. Kumaş türleri ve dikiş kalitesiyle ilgili çok şey öğrendim kendisinden. 
       Herkes kendi bütçesine göre en iyisini giyinmeye çalışır elbet, ben konunun o yönüyle hiç ama hiç ilgileniyorum. Pazardan alınan beş liralık tişörtle veya iyi bir yerden alınmış bir ceketle yada kabanla da aramda gönül bağım var benim. Onu alırken bir durum olmuştur, sevinçli, üzüntülü ya da belki farklı bir şehirden alınmıştır. Onunla benim bir anım, bir hikayem vardır. O artık sıradan da olsa benim için bir giysi değil, hayatımın bir parçası, içselleştirdiğim bir meselemdir.Zamansız kıyafetler seçme noktasında böylece o üzerimdeyken sevincimi giymiş olup o anı yeniden yaşıyorum. Bir sıkıntı yaşanmışsa, yaramı iyileştiriyorum belki. Ha birde bu durumda şık veya rüküş etiketlenmelerine de gülüp geçiyorum. 
       Eşimin 'tekstil çöplüğü' , annemin 'çul çaput' dediği bu ruhsal durumumu anlatamadım kimseye yıllarca. Tezgahtar sorar, 'nasıl bir şey istemiştiniz diye?'. Ben bu sorunun cevabını hiç tam net olarak bilemedimki. Öyle işte, dönemsiz, sade, kişiliğimizin önüne geçmeyen.  Ayakkabı, ikinci el, vintage tutkumu daha ilerde başka satırlarda paylaşmak dileğiyle.